23 Temmuz 2014 Çarşamba

Pufff

Yazdigin film senaryosu üc yapimci tarafından reddedilince aldin çocuklara verdin maket uçaklar yapsin diye. Mutlu sonla biten senaryon olmamasına rağmen gittin hikayelerinde kirmizi baslikli kiza tecavüz ettirdin, pamuk prensesi bi çölde orospu yaptin, polyannayi genel evde calisan peçete tutan kiz yaptin. Yetmedi yedi cücelerden kamyon şoförü yaptin. Daha sonra kibritçi kizdan otostopçu , rapunzeli kuaforde calisan manikurcu kiz, fareli koyun kavalcisindan da bir hayalet yarattin... Ama gel gör ki.. Değişen masallar bi boka yaramadi... 

21 Haziran 2014 Cumartesi

Fakat

Sanki susuyormuş gibi duşunuyorum surekli. Fakat sahsiyetine sahsiyetsizligimle cevap veremiyorum ne yazikki...

17 Haziran 2014 Salı

Kim

Kimsin sen kimsin kimsin kimsin? Daha once nerede taniştik seninle? Neden benim peşimi birakmiyorsun? neden beni surekli geriye goturuyorsun? Neden murphy kanunlarini uzerimde kullaniyorsun neden neden neden? Bi adam 50 tane madde yazdi diye neden beni denek olarak kullaniyorsun? Kimsin sen cevap versene?

4 Haziran 2014 Çarşamba

Tavsiyem Var: Hürriyet Sosyal

Bir süre önce sosyal medya üzerinden en çok takip ettiğim gazetelerden biri olan Hürriyet gazetesinin bir geri sayım içinde olduğunu gördüm. Neredeyse tüm yazarları belli bir heyecan içindeydi. Açıkçası ben yeni bir sayfa tasarımı ya da yeni bir yan haber sitesi haberi beklerken birdenbire hayatımıza ‘Sosyal Hürriyet’ girdi. Önce insanların beğenilerini hemen sonra ‘çok bilgi istiyor’ eleştirilerini okumam merak  uyandırdı ve hemen giriş yaptım.

Açıkçası sosyal medyada internet gazeteciliğinin en iyilerinden biri olduğunu düşündüğüm Hürriyet gazetesi beni şaşırtmadı. Herkesin kendi gazetesini oluşturabilmesi fikri zaten baştan çok cazip. Biri internet sitesinin yıldırıcı reklamlardan, ilgi alanım olmayan haberlerden ya da hiç okumadığım yazarlardan arınmış sadece benim için yaratılmış bir portal haline gelmesi bence harika bir fikir. Bunun yanında fikirlerinizi kendi sayfanız üzerinden paylaştığınız bir sosyal tabanlı haber sitesi olması çok önemli bir gelişme. Özellikle birdenbire gelen sosyal medya yasakları yaşayan bir ülke olarak fikirlerimize ses veren alternatif bir site olması bence cankurtaran gibi bir şey. Bu noktada bir yanlış anlamayı açıklama ihtiyacı hissediyorum. Twitter üzerinden sanki köşe yazarlarını ya da haberleri okumak için mutlaka bu sosyal hürriyet’e üye olmak gerektiği gibi bilgiler dolaşıyor. Günlük olarak her zaman girdiğimiz hurriyet.com.tr bir yere gitmiş değil. Eskisi gibi istediğiniz haberleri okuyabiliyorsunuz. Mobil uygulamaları hiçbir giriş istemiyor. Buna rağmen bugün bu sitenin istediği bilgileri isteyen onlarca sosyal medya kanalını aktif kullanıyoruz. Bunun bir itici güç olarak görülmesini sadece yeniliklere verilen ilk direnç olarak görüyorum.
Artık  hem Hürriyet yazarları hem de diğer okuyucularla interaktif ilişki kurabileceğimiz,  tartışma yaratabileceğimiz bir platforma sahibiz. Yazarların sadece köşe yazıları değil; kişisel postları da gün içinde paylaşılıyor. Bunun yanında ‘Öne Çıkart’ butonu ile önemli bulduğum ve gündeme getirmek istediğim haberleri Hurriyet.com.tr’nin ana sayfasına taşıyabiliyorum. Sosyal medyadan kullanmaya alıştığımız hashtag (etiket) ile haberler hakkındaki yorum ve paylaşımları kolayca süzüyorum. Yani daha çok insan ile daha çok haber paylaşıyor bunun yanında daha özgür haber alıyorum.
Bundan önce #hurriyetbenim etiketi ve reklamı ile çok ses getiren bu yayın grubu yarattığı portal ile bunu kanıtlamış durumda. Artık gerçekten Hürriyet benim.

İçerik: http://durumbildirimi.com/
Bir boomads advertorial içeriğidir.

24 Mayıs 2014 Cumartesi

seks

.Bir mastürbasyoncu için fazla ekstrem bir şeydi seks. Ve seks, üst sınıfın karnını doyurduktan sonra yaptığı bir spordu adeta. Fakir ne yapsın? Çirkinin de bahtı kara.. Şafak söküyor, hadi kapa bacaklarını pollyanna

23 Mayıs 2014 Cuma

LINE’dan ücretsiz internet!

Dünyanın önde gelen mobil platformu LINE, 50MB ücretsiz internet olanağı sağlayarak kullanıcılarının iletişim olanaklarını artırmalarına ve birbirleriyle dayanışmalarına katkıda bulunuyor.  Mesajlaşma, yüksek kalitede sesli ve görüntülü arama, sesli mesaj, fotoğraf ve lokasyon göndermeyi bir arada ve ücretsiz sunan LINE, kullanıcılarına 50 MB’lık interneti ücretsiz sunmakla kalmıyor, aynı zamanda  internet paketi kazananlara isterlerse bunu başkalarına hediye etme olanağı da yaratıyor.

Yalnızca LINE kullanıcılarına sunulan kampanyaya katılmak için çok basit ve eğlenceli bir yol bulunmuş:

Öncelikle telefonunuza LINE’ı indirmeniz gerekiyor: http://line.me/tr/download

1) Etkinlik haftası olan 26 Mayıs - 1 Haziran tarihleri arasında LINE arkadaşlarınıza en az 3 farklı günde mesaj, sticker ya da fotoğraf gönderin.

2) Mesaj gönderdiğiniz her gün için 1 puan kazanacaksınız.

3) 3 puanı topladığınızda, ücretsiz 50 MB internet sizin olacak!

Gerekli puana ulaştıktan sonra LINE Türkiye resmi hesabı tarafından iki hafta içerisinde bilgi mesajı alacaksınız. Mesajda belirtilen alana internet paketinin yüklenmesini istediğiniz telefon numarasını girmeniz yeterli. İnternet paketi giriş yaptığınız anda geçerli olacak ve 24 saat boyunca kullanılabilecek. Bilgi mesajının size ulaşabilmesi için LINE Türkiye resmi hesabını arkadaşınız olarak eklediğinize emin olun. Bunun için; LINE’ın ana menüsünde yer alan Diğer/Daha Fazlası > Resmi Hesaplar bölümünü kullanabilirsiniz.

50 MB’lık internet paketi, Turkcell abonesi numaralar tarafından kullanılabiliyor.  “Ama benim hattım Turkcell değil” diyorsanız üzülmeyin, bilgi mesajıyla birlikte gelen formu doldururken arkadaşlarınız ya da sevdiklerinizin numarasını girerek kazandığınız internet paketini onlara hediye edebilirsiniz.

Ücretsiz internet paketinize hemen sahip olmak için LINE yükleyin! http://line.me/tr/download

Bir boomads advertorial içeriğidir.

22 Mayıs 2014 Perşembe

pamuk

Kurbağayı pamuklara da sarsan o yine çamura atlar.
Masal yalan, prens yok, artık çirkin adam öpme.

19 Nisan 2014 Cumartesi

Sigara

Sigarayı da karşıma alıp fırça basmayı düşünüyorum " Bak buraya kadarmış, artık beraber olamayız, ağzıma girip o kötü nikotin kokunu bedenime sokamazsın, buna izin vermiyorum artık. Lütfen git yoksa küfür etcem" diyip paketi çöpe de atmak isteyenlerdenim.

15 Nisan 2014 Salı

Göz

Göz sürekli telefondadır ama. Bir mesaj beklersiniz ya da aramasını. Hatta arayacağını düşünüp “ararsa  soğuk konuşucam anlasın değerimi sürünsün pezevenk”.  Bi kaç dakika sonra “ararsa asla açmayacağım, asla asla asla”. Ama için içini kemirir tabi hala beklersin. Ama yoookk aramaz itoğluit. Erkek ya gurur yapar piç. Sonra sen hala beklersin. Gözler yine telefondadır. “ah bi arasa ah bi arasa” diye beklemeye devam edersin.

14 Nisan 2014 Pazartesi

Fark

farkında değil misin?
farkında değil miyim?
farkında değiller mi?
kim senin kadar güzel baktı? ki o insanların gözlerine
aşk
dağlardan inip alnından öptü senin
ben
gözlerinden
ruhundan öptüm senin
mavinden
fikrinden
emeğinden öptüm..

7 Nisan 2014 Pazartesi

Bir Mail

 sana bir adım yaklaşmak!

      sana yaklaşmak hemde küçük adımlarla, belki sana göre bir karınca adımı kadar bir hareket bile değildir ama benim için yüzyıllık bir uğraş gibi. Adım adım yaklaşıor nefesini duyuyorum seni görüyorum ama! anlatamıorum, söyleyemiorum eziyorum seni farkındayım sen değer verdikçe ve usluca bana adım atarken ben hep seni düşürmeye çalışıyorum. Bu güne kadar bana bu biçim sabır gösteren olmadı. Ama farzetki ben göründüğümden öteyim mesela yıldız değilde ateş böceğiyim yaramazım ve bir o kadarda ürkek! farzet bütün sözlerim yaramzlıktan, hoyratlıktan inan kötü amacım yok.


    Sen çok iyisin belki ademden beri çeliğine bu kudar saf su dökülmemiş birisin! belkide adam! sadece masumca bir tebessümsün.BAK burda tam burda dudakların gülümsüyor olacak:) şımarma;) Hiç bir yazı iyiliğin yada cömertliğin tarifini yapamaz çünkü bu denli bişeyin sözsel bir tarifi yoktur hissel tarifi ise sadece hissedilir. yani göğüs kafesinde büyür öyle bişey!

   sana bu ilk mailimdi hemde 1 yıllık bir müddetten sonra, ehehe iyiki tanışmışız ve iyiki varsın umarım hep mutlu kalırsın ve için hep bu denli sabırlı ama bir o kadar sevecen kalır. sana yaklaşınca ne duydum biliyormusun?

    hey, biz bir yolda yürüyoruzzz ama hepimizin yolun sonunda ulaşmak istediği amaç farklı
    bana öyle bakma çünkü kendinide bende göreceksin farkımız yok bir nehrin  iki ayrı kıvrımıyız
    ve bir destek bulana kadar hep arayışlardayız.

2 Nisan 2014 Çarşamba

24



Harem balıkçılar barınağının önünden ağır adımlarla yürüyor, hava aydınlığını yavaş yavaş kaybediyordu .Sevgilisi kolunda yürüyenler ,çekirdek çitletenler ,yürüyüşe çıkanlar ,Sahildeki büfelerin sedirlerinde oturup kız kulesini ve martıları izlerken çay içen, kumpirlerini yiyenler,dış dünyaya kendilerini kapatmış ,elindeki kitabın sayfalarında dolaşanlar ,resim çektirenler ,işportacılar,seyyar fotoğrafçılar ,kız kulesine gitmek için sandal bekleyen turistlerle hınca hınç doluydu Üsküdar .Her zaman sevdiğim vazgeçemediğim bir mekan olarak gözümü ve gönlümü doyuruyordu..İnsanlardan kaçtığım ,kendimi aradığım zamanlar ,arabamın içinde çay içip , Türk sanat müziği dinlerken uyuduğum anlar geldi aklıma..

Kız kulesinin karşısındaki banklara yaklaşmış, merakla banklarda oturan insanlara bakıyordum ,nasıl biriydi ,saçları ne renkti ,üzerine ne giymişti ?,diğer sorular gibi hep merak konusuydu .Bu heyecanı her buluşmamızda hissettiğim ilk aşkımda bulurdum ve bir daha yaşamam sanıyordum .Yine büyük konuşmuşum.
Az ilerimdeki bankta ,iki yaşlı çift oturmuş birbiriyle sohbet ediyor,bir diğerinde bebek arabalı bir kadın çocuğuyla ilgileniyordu .Sonra onu gördüm ,ez azından o olduğunu tahmin ettim. ,Teni beyazdı,kızıl uzun saçları omuzlarında ,başını öne eğmiş, hakimin vereceği cezayı bekleyen bir suçlu gibiydi. bir eli, diğer elinin avucunda dizlerinin üzerinde ovuşturuyordu.Üzerinde kahverengi hırka ,çiçekli bol bir etek ,ayaklarında yine kahverengi babet ayakkabı ,omuzunda asılı el yapımı eteğine uygun çiçekli bir kumaş çanta ,bankta tek başına oturuyordu ..

İyice yaklaştım ,en fazla on adım ötemdeydi .Kalbimin ritmi az sonra hayatında ilk kez yüksek bir uçurumdan atlayacak bambi jumping meraklısı gibi çarpıyordu .. bu uçurumun kenarında ne işim var diye düşündüm ,ama buraya kadar gelmiş ,kendimi o boşluğa bırakıp bu düşüşün nasıl bir zevk ya da korku verdiğini öğrenmek istiyordum .Yanına oturdum ,başı hala önündeydi. Onu hiç sesimi çıkartmadan on saniye kadar izledim , sonra daldığı o derin dalgınlıktan keskin bir nefes alıp başını yukarı kaldırıp bana doğru çevirdi ..

Yüzünü ilk defa gördüğüm ve bir daha asla unutmayacağım o insana " Merhaba " dedim ..


Bitti. :)

1 Nisan 2014 Salı

23



Telefonun ekrarında ,hayatımın yönünü değiştiren numara ısrarla çalıyor, ben ne yapacağımı bilmez bir halde ekrandaki numaraya kitlenmiş öylece bakıyordum .
Tam açmaya karar vermiştim ki arama kesildi ..Şaşırmış , adını bilmediğim bir duygu fırtınasının içinde savrulmaya başlamıştım.
Zihnimde ,cevaplanmayı bekleyen sorular bir bir canlanmaya başlamış,Sonra tüm düşüncelerim gelen mesaj sesiyle son bulmuştu .
Mesajı okumaya başladım.
"Üsküdar kız kulesinin tam karşısındaki banktayım ,Hava kararana kadar seni bekleyeceğim,Gelmezsen seni bir daha rahatsız etmem ,söz "

Tüm olanlara rağmen onu görme isteğini bastıramıyor,
Cevaplanması gereken soruların tek kaynağının o olduğunu çok iyi biliyordum .Tüm bunları neden düşünüyordum ki ? içimdeki merak duygusu heyecanımı çoktan tetiklemişti bile. Üzerimi giyindim ,ağabeyime beni caddeye kadar arabasıyla bırakmasını istedim Sonra Gebze Harem minibüsüne binip olacakların hayalini kurmaya başladım ..
İnsan sonunu ne olacağını bilmediği bir yol üzerinde hayaller kurar ,ama iyi ama kötü. Bu ablamın bir gün bana telefon açıp ,telaşlı ve korku dolu bir sesle ,Altan ağabeyimin ona telefon açtığını ,kimseye bir şey söylemeden Baltalimanındaki kemik hastanesine gitmem gerektiğini ,"Birine bir şey mi oldu ?"diye sorduğumda,sesinde ağlamaklı bir ifade" Bende bilmiyorum öğrendiğinde bana da haber ver" dediğini hatırlattı.O hastaneye giderken yaşadığım duyguyu tarif edemem .Eğer kalabalık bir aileye sahipseniz ve ömrünüz uzun olursa buna sevinmezsiniz ,belki şükür bile edemezsiniz.Çünkü kalabalık bir ailede uzun ömürlü olmak sevdiklerini kendi ellerinle toprağa indirmek demektir.Bunu yaşamış ve bu korkuyu çok iyi tanıyan biriydim.Altan ağabeyim haricinde diğer ailenin mensuplarını yolda giderken tek tek arayıp nabız yoklamaya ,kime ne olduğunu öğrenmeye çalıştım ..Telefonu açanlara hiç bir şey olmamış gibi önemsiz şeyler soruyor ,sağ olup olmadıklarını ya da bu olayla alakalı bir şeyler bilip bilmediklerini anlamaya çalışıyordum .Kime bir şey oldu diye korkulu bir süreçin içinden hızlı, endişeli ve dua ederek Baltalimanı hastanesine yol alıyordum ..Hiç bir şey öğrenememiştim. Bunu öğrenmenin ve korkularımla yüzleşmenin tek adresinin Altan ağabeyim olduğunu anlamıştım .Baltalimanı hastanesin az ilerisine arabayı park edip koşa koşa hastaneye girmiş .Hastanenin içinde biraz dolaştıktan sonra ağabeyimi bir sedyenin üstünde bacağı kırık bir vaziyette bulmuştum .. Ara sokaktan motosikletiyle giderken park ettiği yerden çıkmak isteyen bir araba, ağabeyimi fark etmeden birden yola çıkınca , süratini bile kesemeden arabaya çarpıp bacağını kırmış .Kimse panik yapmasın diye sadece benim gelmemi istemiş oysa ben ondan başka ailenin her ferdini tek tek ölmüş gibi düşünüp toprağa gömmüştüm bile .hepside acı vermişti ..
Ağabeyime "Neden bacağının kırıldığını söylemedin ki ,beni buraya gelene kadar korku içinde yaşattın " diye sitem etmiştim ..

Yaklaşık yarım saat süren bu yolculuk Harem son durakta bitmişti. Kız kulesine 2 dakikalık bir yürüme yolu vardı ama tam olarak iyileşmemiş bu bacakla bu pek mümkün değildi. Taksiye binmeliydim ama geçmiyordu ağır ağır yürümeye başladım Harem otoğarının önünden geçerken kız kulesi görünmüş bendeki heyecan ayağımdaki ağrıyı unutturmuştu...

Yeter

Sende beni sevecek , 
bana sadık kalacak , 
her gün bana yeniden aşık olacak göt var , 
ne de benim seni bekleyecek zamanım.
Gelmişini geçmişini siktiklerim, 
insanların duygularıyla oynamayın.

22



Kitap sayfaları arasında dolaştıktan sonra uzandığım yerde uyuya kalmışım.Evim Maltepe sahiline yakın olduğu için ,,bu aralar çok duyduğum ,çatılarımızı ziyaret eden martı seslerinin arasında, yeğenim Kübra'nın ,o tatlı ,o sevgi dolu "Tuğrul amca kahvaltı hazır " çığlıklarıyla uyandım. Olduğum yerden kalkmadan " geliyorum "diye bağırdım. Ama ısrarlı bağırışları hiç durmak bilmiyordu .Uzandığım yerden doğrulup kapıyı açtım .. "Tuğrul amca "diyerek üzerime atladı 

"Öjledin mi beni ?"diye ,her zaman ki gibi sordum
Çok öjledim ..
"Seviyomusun peki beni ?"
Çok seviyorummm diyerek boynuma sarıldı ..
Dört yaşında bukle bukle altın sarısı saçları, yemyeşil gözleri ,beyaz teni ve sevimli halleriyle kendini sevdirmekte çok başarılıydı .Bana çok düşkündü ve evime geldiğim zamanlar ya da kapıda arabamı gördüğü zamanlar soluğu benim kapımda alır " Tuğrul amca diye " soluksuz bağırıp ,kapıma o küçük elleriyle vurur .Ben kitap okurken ,internete girerken kucağımda oturur ,,telefonumdaki oyunlarla oynar , yüzümün tam olarak çıkmadığı yarım yamalak resimler çekerdi. onu sevip yanaklarını defalarca öptükten sonra , "Elimi yüzümü yıkayıp hemen geliyorum Küboş" diyerek evine yolladım ..Kapıyı kaparken Tuğrul amcam yüzünü yıkayıp gelicekmiş anne dediğini duydum ..Nasılda güzel cümleler kuruyor diye geçirdim içimden ..
Elimi yüzümü yıkayıp ağabeyimin dairesine geçtim .Güzel bir kahvaltıdan sonra ,Sırf ağabeyim ve yengem izliyor diye izledikleri diziye bir müddet bakıp çayımı yudumladım .Kübra şaklabanlıklarına devam ediyor salonun ortasında yeni öğrendiği taklayı atmaya çalışıyordu ..
"İnsan yeğenini bu kadar seviyorsa kim bilir kendi çocuğunu ne kadar sever "diye içimden geçirdim .Evlilik hep istediğim ama bir türlü nasip olmayan bir arzuydu .Aile kurmak ,çocuk seslerinin arasında kahvaltı yapmak .Ailece misafirliğe gitmek ,misafir ağırlamak .Bazen tartışmak ,küsmek ,ama yine aynı yastığa baş koyup hiç bir şey olmamış gibi bir bütün halinde hayata devam etmek .Beni anlayacak bir insana o kadar ihtiyacım var ki ...

Kahvaltıdan sonra evime geçtim..
Salonun o muhteşem mezarlık manzarası olan penceresini açıp balkona çıktım.Tam sigaramı yakmıştım ki .İçeride çalan telefonumun sesini duydum.seke seke yatak odasına geçip ,Israrla çalan telefonu dağılmış yorganın arasından aldım .Arayan numaraya baktım ..

Bu numara ?


31 Mart 2014 Pazartesi

21


Gece boynumun ağrısıyla uyandım .
Sokakta neşeyle sek sek oynayan çocuklar gibi ,acı içinde su içmek için mutfağa yöneldim .. 
Bir yandan ,yatağından kalkıp su içmeye bile gidemeyen ,derdini söyleyemeyen insanlar var, "şikayet etme "deyip halime şükrettim..
Elimdeki yarım kalmış su bardağını salondaki sehpanın üstüne bırakıp pencereyi açtım . 
Sokağın yüzü, kapkara Afrikalı bir çocuğun yüzüne andırıyordu .O çocuk gülüyor olmalıydı ki ,Dişlerinin beyazlığı Ay ışığından sebep, Mezarlığın üzerine yansıyordu ,hep aynı sükut içindeydi ölüler ,ölülerden çıt çıkmıyordu ..
Ölmek dedim ,sıkışmış şu bedene hapsolmuş ruhu özgür bırakır, insan bu rezil ,bu adaletsiz dünyada 
"Neden yaşamak için neden arar ki ?"diye düşündüm .Penceresi mezarlığa bakan tek nefeslik odalarda başka ne düşünür ki insan ? 
Sigara dumanından hafif sararmış tülle mezarlığın üstünü örttüm,.Hava serindi ölüler de üşüyordur belki ?
"Ne saçma şeyler düşünüyorsun "diye kendimi azarladım ..Sonra kitaplıktaki raflarda beni özleyen ama hiç sesini çıkartmayan kitaplarımı kontrol ettim .
Orhan Veli ,İskender Pala ve Sabahattin Ali'in arasında sıkışmış bana bakıyordu ,hem de bütün şiirleriyle..Aldım rastgele bir sayfa açtım .En sevdiğim şiirini bilmem kaç kez den sonra, bir kez daha okudum ..
Şöyle diyordu rahmetli " Annemi ölmüş gördüm rüyamda. Ağlayarak uyanışım ,Hatırlattı bana, bir bayram sabahı ,Gökyüzüne kaçırdığım balonuma bakıp Ağlayışımı.
Bir keresinde bende görmüştüm Annemi rüyamda .Sımsıkı sarılıp öyle ağlıyordum ki ,nasıl etkisinde kaldıysam uyandığımda kendimi ağlarken buldum..

"Erkekler ağlamaz " diyorlar ..Yalan ,insan olan ağlar kardeşim...


30 Mart 2014 Pazar

20



Kübra ve Ebrar hemşireye ,çam kokusuna ,Hep içinde gözyaşı olan ambulans seslerine ,telaşla ,endişeyle ne yapacağını bilmeyen insanların, oradan oraya koşuşturmalarına ,yakınlarını kaybedip bilinçli bilinçsiz isyan eden insanlara ,ağır ilaç kokusuna ,haşlanmış tavuğa ,patates püresine ve griye çalmış tavana veda etme zamanı gelmişti .bir elimde değnek ,diğer elim ağabeyimin boynunda seke sekehastaneden çıkmıştık. yalnızlığımın köşkü ,yani evim ,eminim beni dört gözle bekliyordur...

Yaklaşık 20 dakika sonra evimin önündeydik .En son koşarak indiğim merdivenleri güç bela çıktım .O sabahki telaşımı , yaşadığım tarifsiz heyecanı an be an yaşadım.Ailem ve komşularımdan bazıları geçmiş olsuna geldiler bir müddet sonra herkes kendi dünyasına, bende kendi dünyam olan yalnızlığıma çekildim .Ev yeğenlerim tarafından temizlenmiş ,çamaşırlarım her zamanki gibi yıkanmış,ütülenmiş istiflenmişti ..Salonun mezarlığa bakan penceresini açtım hava tertemiz mezarlık yine yemyeşildi.Başımı biraz daha uzattığımda binaların arasından denizin ve Burgaz adanın bir kısmı görünüyordu .Evimizin ilk hali gözümde canlandı tek tük müstakil evlerin olduğu zamanlarda ,çardaktan bakıldığında Yalova'dan Fenerbahçe'ye kadar ayaklarımızın altındaydı .Zamanla binalar yükselmiş manzaramız daralmştı ..Şimdilerde pencereden sarkmadan denizi göremez olduk ..

Sonra değneği tekli koltuğa bırakıp,yalnızlığımın ikinci manzarası olan bembeyaz tavanını izlemek için uzandım ...

19



Nedenini bilmediğim bir isteğe yenik düşerek ,arama tuşuna bastım.
Telefon meşgule verildi ,tekrar aradığımda ulaşılamıyordu ..
Bunca vicdan azabı çeken ,pişmanlığını gözyaşlarıyla dile getirip telefonu kapatan birinin hiç bir şey yokmuş gibi açıp konuşmasını beklemek zaten akıl karı değildi ..
Heyecanlanmış kötü düşüncelere dalmıştım ,yine intihar etme olasılığı yüksekti, evine gidemez ve kimseyi de gönderemezdim ..
Tekrar polisi aramalı mıyım, diye düşündüm..
Bunları düşünürken mesajlar bölümüne girip dördüncü mesajı açtım .
Mesajda şunlar yazıyordu ..

" İnandığım ,hayalini kurduğum mutluluk artık çok uzak .
Ölüme bir adım atıp ,sonsuzluğa koşma arzusuyla doluyum.
Beni hayattan koparan her kim varsa ,cehennemde buluşma umuduyla .
Elveda .."

Sonra beşinci ve son mesajı ...

" En sevdiklerimin ihanetleriyle düştüğüm şu durumdan hiç tanımadığım sizden neden yardım istedim ki ? Umarım beni kendi halime bırakır gelmezsiniz ,keşke sizi hiç aramasaydım "

Önce ölümü arzulaması sonra hiç tanımadığı bir insanı arayıp intihar edeceğini söylemesi ve üstüne bir de adres ve saat vermesi ,şuru yerinde bir insan olmadığını gösteriyordu.Bu durumun içinde bir an sağlıklı düşünüp bunun yanlış olduğunu beşinci mesajda algılamasını da yok sayamayız ..
Kaderimin beni sürüklediği çıkmaz sokakların birine daha adım atmış ve kaybolmuştum.Zaman ne gösterecek bunu zamanla öğrenecektim ..

Aradan 17 gün geçmiş ,bir kaç kez aramış telefonu kapalı olduğu için aramaktan vazgeçmiştim. 
Yaralarım iyileşmiş dikişlerim alınmış ,değnekle de olsa yürüyebiliyordum.Ama Necip yoktu artık ,akşam sohbetleri yoktu .Necip Samsun'daki aile mezarlığına defnedilmiş ve ben en sevdiğim arkadaşımın cenazesine dahi katılamamış .

Aklımdan hiç çıkmayan sorular, sürekli beynimi kemiriyordu 
"Hala yaşıyor mu ,yoksa intihar mı etmişti ?"

18



Kararsızlığımın verdiği çaresizlik ,elimi ayağımı bağlamış ,Bütün dış seslere kulaklarımı kapatmıştım.Telefonun ekranında numara,parmağım arama tuşunda bir müddet öylece kaldım. Bu sessizlik ,Ebrar hemşirenin odaya ağrı kesici iğne vurmak için girdiğinde son buldu .Telefonu yatağın üzerine indirip Ebrar hemşireye belimin ağrıdığını yatağın ön tarafını biraz daha kaldırmasını ve pencereyi açmasını rica ettim .Nefes alamıyor ruhum daralıyordu .Yatağım pencereden uzak olduğu için dışarıyı göremiyordum ama en azından hastane bahçesindeki çam ağaçlarının kokusunu yağmurun sesini ,araba kornalarını ve insanların tam anlaşılmasa da seslerini duyabiliyordum ..
Ebrar hemşire elindeki iğneyi göstererek "önce iğne "diyerek tebessüm etti.
İğneyi yaparken ," Ne kadar zamandır bu hastanedesiniz ? "diye sordum 
"Bu ay sonunda iki sene olacak ,canınızı yakmadım değil mi ?"diye sordu 
" Yok yakmadınız " diyerek zoraki tebessüm ettim ..

Ebrar hemşire yatağımı kaldırıp pencereyi açtıktan sonra tebessümünü de alarak ,diğer hastalara bakmak için odadan çıktı ..Telefonun tuş kilidini açıp numaraya bir kaç dakika daha baktım ..


Çivi

Kafana çivi çakmayı bile düşündüm.
Ama daha kötü bir şeye karar verdim;
Seni görmezden geleceğim.

29 Mart 2014 Cumartesi

17



Dördüncü mesajı okuyacakken telefonumun çalmasıyla irkildim ,arama ekranında görünen numara kalp atışlarımı hızlandırmaya yetmişti .
Neden bilmem ,hiç düşünmeden açtım. Konuşmama fırsat vermeden telefonun diğer ucundaki ses ," "Bana çok kızgınsınız ve asla affetmeyeceksiniz biliyorum ama lütfen önce dinleyin " diyerek devam etti "
Tüm bu olanlar benim aptallığım yüzünden.Sizin geleceğinizden bile emin değildim ,neden arayıp mesaj çektiğimi de bilmiyorum. yalnızdım ,sahipsiz hissediyor ve tüm yaşama umudumu kaybetmiştim ,içine düştüğüm çıkmazdan ,beni sadece ölüm kurtarır sanmıştım.
Siz beni aradığınızda ocağın gazını açmış ,Ölümün koynuna son kez uzanmıştım .Sonra sesinizi duydum , sesinizde hayat vardı ,heyecan vardı bir an kalkıp pencereyi açmak yaşamdan bir nefes çalmak istedim .o kadar halsizdim ki yapamadım...
Gözümü hastanede açtığımda ilk aklıma siz geldiniz .Tüm gün odama girecek "geçmiş olsun "diyeceksiniz diye bekledim. Gelmeyince merak ettim Hastaneden çıktıktan sonra sizi arayıp ablanızdan kaza yaptığınızı öğrendim"sesinde ki titreme hıçkırıklara dönmüştü ,bir müddet konuşamadı bende ne söyleyeceğimi şaşırmış kulağım telefonda kısık kısık ağlamasını dinliyordum ,sonra
"Neden böyle bir şey yaptım inanın bilmiyorum ,dileyeceğim hiç bir özürün kabul edilmeyeceğine eminim .
Hakkınızı helal edin bile diyemiyorum, cehennemde yanmaya razıyım" diyerek telefonu kapattı .Bir müddet ne yapacağımı bilemedim ,kök salmış bir ağaç gibi kaskatı kesilmiştim , ..Ne yapmalıydım ?
Üçüncü mesajı geldi aklıma " İntihar edenler cehenneme mi gider ? " yoksa yine intiharı mı düşünüyordu ? neden düşünmesin ki diye mırıldandım ,bir kez düşünen ikinci kezde düşünebilir ,Bir çok insana zarar vermenin vicdan azabıyla yaşıyordu ,

Aramalı mıydım ?


16


Üçüncü mesaj ..

" İntihar edenler cehenneme mi gider ? "

15



Necip'in ölümüne sebep olmanın verdiği vicdan azabının bitkinliğiyle daldığım uykuya
Ablamın şefkatli ve üzgün sesiyle uyandım 
Ebrar hemşireye durumumu, ne zaman çıkacağımı soruyordu..
Uykulu ve kısık sesle seslendim "Abla sen misin ?
"Benim canım nasılsın ? "deyip yanaklarımda öptü ,Başıma gelenlere çok üzülmüş olmalı ki .ara ara sesi kesiliyor ağladığını belli etmemek, bu durumunu görmememiçin kendini geri çekip nefesini tutuyordu .
"Telefonumu getirdin mi ? " diye konuyu değiştirdim .
"Evet aslında dün getirmiştim ama telaştan vermeyi unutmuşum . şarjını da doldurdum"
Telefonumu alıp yukarı doğru kaldırdım mesajlar bölümünü açacakken ablam " Arayanlara bilgi vermek için telefonu bana getirdikleri gün şarjını doldurmuştum ertesi gün bir kız aradı adını şu an tam hatırlamıyorum .Kazanın olduğu gün onunla randevun varmış gitmemişsin kaza geçirdiğini söyledim hastanenin ismini istedi ,verdim ,hem randevuya gelmediğini iki gün sonra mı fark etmiş anlamadım, sahi kimdi o ?"

"Sonra anlatırım abla "deyip ,o çok merak ettiğim son üç mesajlardan ilkini okumaya başladım ...

28 Mart 2014 Cuma

14



Necip'in ölüm haberi..

Ertesi günü Necipten haber beklerken , Necip'in ölüm haberi ile sarsıldım.Acıbadem'de tartıştığı biri tarafından üç yerinden vurulmuş hastaneye yetiştirilemeden hayatını kaybetmişti .Ve şu anda Samsun'dan ailesinin gelip alması için bulunduğum hastanenin morgunda yatıyordu.Bunların bir rüya olmasını ve artık uyanmak istediğimi defalarca dualarımda Rabbime arz ettim..Sonuç ..Kabul edilmedi .Bunlar rüya değil apaçık gerçekti .Kübra hemşire nöbetini bitirmiş yerine Ebrar hemşire gelmişti .Ondan tekerlekli sandalye istedim Morga gidip en yakın arkadaşımı görmek istediğimi belirttim.Bunun mümkün olmadığını kıpırdamam gerektiğini boynumdaki omiriliğin zedelendiğini ters bir durumda felç geçirebileceğimi söyledi..Çaresizliğim ,arkadaşımın ölümüne sebep olmamın pişmanlığıyla gözlerimi odamın tek manzarası olan griye çalmış tavana yöneltip Necip'le geçen anlarımızı hayal ettim ..

Necip İstanbul'a ailesinin maddi sıkıntıları için Samsun'dan gelmiş ve ailesine daha çok para yollayabilmek için kiralık ev bile tutmamış ,sanayide çalıştığı döşeme dükkanında kalıyordu.Ben iş çıkışlarında yanına uğruyor çay kahve eşliğinde sohbetler ediyorduk hatta bazı zamanlar muhabbetimiz gece yarılarına kadar sürüyor bu yüzden eve gitmiyor bürodaki bir koltuğa kıvrılıp uyuyordum.
Eyüp sultanda sabah namazı, kandil geceleri Aziz Mahmud Hüdai de yatsı namazlarına hep beraber giderdik .Dinine bağlı yumuşak huylu ,kimseye zararı olmayan bir insandı ..
Kazadan önce son konuşmamız geldi aklıma 

"Tuğrul Biliyor musun, hani sana bahsetmiştim ,Bizim köyde çocukluktan beri sevdiğim bir kız vardı ?"Evet biliyorum, hayırdır bir şey mi oldu yoksa ? diye cevap verdim ..
"Evet aslıda oldu diyerek tebessüm etti ,Annem kızla konuşmuş kızında sanırım bende gönlü var bir ay sonra istemeye gideceğiz " 
"Buna çok sevindim kardeşim" deyip sarıldım mutluluktan uçuyor eli ayağına sığmıyordu .Kolay değil her insanın ilk aşkıyla evlenip bir yuva kurması .En azından ben bu şansa sahip olmadım ...
Sonra gerçeğe soluksuz bir acıyla döndüm şimdi hastanenin soğuk morgunda yatıyordu .Kendimi bir insanın ölümüne sebep olmaktan dolayı suçluyor ,vicdan azabı çekiyordum ..Bir daha kimseden gizemli kız hakkında yardım istememeyi, bu olayı kimseye anlatmamayı ,bir sevdiğimin ölümüne daha katlanamayacağımı düşünerek uyuyakalmışım...

13



Odam , ailem ,akrabalarım, arkadaşlarımla dolmuştu .kalabalık bir aile ve çevrem vardı. halime bakıp bakıp bir köşede gözyaşı döken ablamlar, tebessüm edip "iyisin iyisin Maşallah" diyen akrabalar ,kazanın nasıl olduğunu soranlarla yaklaşık bir saat kadar birbirimize hasret giderdik..sonra Kübra hemşirenin otoriter ama bir o kadar samimi sesiyle "evet artık hastamızın dinlenmesi gerek arkadaşlar " taziyelerle herkes yavaş yavaş gitti.Çok yakın arkadaşım olan Necip yanıma sokularak bir şeye ihtiyacım olup olmadığını sorduktan sonra " "senin arabayı işyerinin karşısındaki arsaya çektirdim araba pert olmuş toplanacak gibi değil ,arabanın halini görünce seni burada bir kaç kırıkla göreceğim asla aklıma gelmezdi .Ben morgdan alırız diye tahmin etmiştim deyip kendince espri yaptı yanına tebessüm katmayı ihmal etmedi"olur bir daha seni hayal kırıklığına uğratmam kardeşim "deyip gülümsedim ."Bu arada arabandan çıkan özel eşyaların örnek mahallesindeki ablana bıraktık haberin olsun " Telefonum Necip telefonumu buldunuz mu ? "Diye heyecanla sordum. "Evet bulduk ama şarjı yoktu "
ablam gitmişti neden telefonumu getirmemiştiki diye düşünürken Necip'in elinden tutup "Senden bir şey rica edicem Necip yardımına ihtiyacım var "."yardım ne demek kardeşim buyur söyle diyerek diğer elini elimin üzerine yavaşca koydu .."kalemin var mı ? Diye sordum. "Yok "dedi . "hemşireden iste gel ama çabuk dedim"."telaşlandırıyorsun beni hayırdır" diye endişeli endişeli bakarak uzaklaştı.bir dakika kadar sonra geldi" söyle " "Acıbadem.cad karameşe sok manolya apt kat 3 daire 9 bu adreste kim oturuyor o evde yaklaşık on gün önce neler olmuş bir araştır kapı görevlisine esnafa ne biliyim sor işte birilerine sonra gelirken ablamdan telefonumu ve şarjımı getir " kim var bu adreste hayırdır neler oluyor " diyerek endişesini daha bir arttırdı. Sorma şimdi ne diyorsam onu yap diyerek Necip'i yolladım..
 

27 Mart 2014 Perşembe

12



Ömrüm hastanelerde ,hasta ziyaretleri ,morgdan yakınlarımı almakla,kazılmış bir mezara sevdiklerimi indirmekle geçti neredeyse. Kalabalık bir ailenin mensubu olmanın acıyla kardeş olmaktan farkı olmadığını çok küçük yaşlarda ilk babam öğretmişti, bizi bu alemde yalnız bıraktığında .. Her telefonun çalışı bir nebze acı verir bu yüzden .Yaprak döken bir ağaç gibi her geçen gün eksiliyor soyağacımız..
Refakatçı olmak dışında hiç hastanede yatmamıştım ..insan bir ömrü yaşarken başına neler geleceğini tahmin edemiyor demek ki ...
Kahvaltımı edip karnım aç bir vaziyette ailemi ve dostlarımı beklemeye başladım .Belki ismini bile bilmediğim, hayatını kurtarmak isterken ölümden döndüğüm o esrarengiz kızda gelir kim bilir ? Merakım gitgide artıyor hayatımı ortadan ikiye keskin bir bıçak gibi bölüp yaşamımı değiştiren bu insanın nasıl biri olduğu ,neden hayatına son vermek istediğini, beni nasıl bulduğunu zihnimi hep meşgul eden diğer cevaplanmamış sorular bölümüne eklemiştim bile..

11



Yorgun ve uykusuz geçen geceden sonra gözlerim uykuya yenik düşecekken Kübra hemşirenin sesiyle irkildim "Günaydın bugün nasıl hastamız ? "Daha iyiyim ama bacağımda biraz ağrı var bir de boynum, bu boyunluk daha ne kadar kalacak ? "
"Gerektiği kadar bunada şükredin geldiginizde öldüğünüzü sanmıştık Ferru hoca çok uğraştı sizi hayata döndürmek için başardı da " Ferru hoca ? Diye ismi tekrarladım 
" Evet hastanemizin en iyi doktorlarındandır bugün nöbetçi sanırım bugün sizi görmeye gelir..

"Kübra hemşire birsey sormak istiyorum " Elbette deyip tebesüm etti" ilk uyandığım akşam bana bir kızdan bahsetmiştiniz hani sevgilim olduğunu sandığınız kız ..."Evet güzel kızdı Allah için ve durmadan hastanenin koridorunda ne yapacağını bilmez bir şekilde sizin uyanmanızı bekledi .Sevgiliniz sandığım için ısrarlarına dayanamayıp bir kaç kez odanıza girmesine izin verdim .Öleceksiniz diye ödü kopuyordu bazen size bir şeyler fısıldıyor sonra gözlerinden yaşlar boşalıyordu .Kübra hemşirenin söyledikleri aklımı karıştırmıştı .Bu kızın o kız olma ihtimali zihmimde şimşek.gibi çaktı. Olabilir miydi ,Neden olmasın ?155 i arayıp adresi vermiştim polisler eve gidip kızı kurtarmış olabilirler.
Sonra işin içinden cıkamayacağım bir soru peydahlandı zihmimde 
peki beni nasıl bulmuştu. ?

10



O gece olanları düşünerek sabahı zor ettim .sağ kol ve bacakta kırık , sol omuzda çatlak ,boyunda zedenenme, gözlük camının kırılıp burnumu kesmesiyle atılan beş dikişi saymassak ucuz kurtulmuştum ..
Korkularım kendim ya da sağlığım degildi .Aklımı meşgul eden ve telefonumda bakmaya fırsatım olmayan o üç mesaj ve kızın kurtulup kurtulmadığıydı.." Telefonum "diye mırıldandım .telefonum kaza yerinde mi kaldı ,yoksa biri o esnada çaldımı acaba diye düşündüm..Numara aklımda değil ama evin adresi hafızama kazınmıştı hastane Kadıköy'de Acıbadem 2 km ötedeydi kalkıp gidemezdim ..
"Aff Allah'ım nasıl bir imtihanın ortasında kırıklar içinde çaresizim .Bir yol göster feraha çıkayım"
Gün aydınlanmak üzere olmalı.. Arabaların korna sesleri yağmurun sesini bastırıyor ,dışarıdan gelen kalabalığın anlamsız sesleri uğulduyordu.
Birazdan hemşire kahvaltımı getirir.Birden aklıma düştü ailem ne durumda acaba çok korkmuşlardır eminim akşam geç uyandığım için kimseyi içeri almadılar bugün sanırım hepsini görebilirim ...

26 Mart 2014 Çarşamba

9



Adının Kübra olduğunu öğrendiğim hemşire konuşmasına devam etti " Çok sevilen biri olduğunuza eminim. Maşallah hastanemiz sizi ziyarete gelenlerle bir doluyor bir boşalıyor .Bu arada sevgiliniz kız günlerce başınızdan ayrılmadı " "Sevgilim mi ?"
Ablamlarla ya da akrabalarımdan biriyle karıştırdığına emindim .."Sevgilim yok diyerek" sözünü kestim .
Nasıl olur akrabanız olmadığını söyledi ve sürekli yanı başınızda ağlayarak "benim yüzümden , benim yüzümden" diye sayıklıyordu..Gerçi iki gündür ortalarda yok ..
Şaşkınlığım gitgide artıyor olanlara anlam veremiyordum .Kafam iyice karışmıştı sağlıklı düşünemiyordum ..
Acaba kıza ne oldu .Yoksa ölmüş müydü ?Polisler eve gitmiş miydi ?
Beceriksiz ,Sen zaten ne işe yararsın ki ? kendime kızarak mırıldandım.
Kübra hemşire bir şey mi dediniz anlayamadım" diye yüzüme doğru yanaştı.Başım sürekli sabit tuttuğumdan bana doğru eğilmeden yüzünü göremiyordum "Hayır size demedim diye kısık sesle başımı yukarı doğru kaldırmaya çalıştım ...

8



Ağır bir ilaç kokusu burnumun direklerini sızlatıyor ,göz kapaklarımı kaldırmak , bir haltercinin ağırlığı kaldırırken zorlandığı kadar beni zorluyordu ,Hafif griye çalmış beyazlığını kaybetmiş bulanık bir tavan gözüme ilk çarpan nesneydi .Boynumu yan tarafa çevirmeye çalıştım .Keskin bir ağrı ve çenemi bastıran boyunluk buna izin vermedi .
Hastane odasında olduğuma kanat getirdim ve ölmediğime sevindim ...
Çok şükür ...
Aklıma ilk gelen saatin kaç olduğuydu "Hemşire ,Hemşire "diye bağırdım ama sesim fanatik bir taraftarın derbi maçından sonraki sesinden farksız, cılız ve kısıktı ..Buna rağmen hemşire sesimi duymuş olmalı ki Artık kiminle konuşuyorsa" Hastamız uyandı galiba ,sonra görüşürüz canım" dediğini duydum.Bu orta yaşlı olduğunu tahmin ettiğim hemşirenin sesi ve o sesle birlikte bana doğru geldiğini fark ettiğim adımlarının geldiği yöne doğrulmaya çalıştım .Bu ne mümkündü ..!

-Nasılsınız ? 
+Sanırım iyiyim 
+Saat kaç oldu ?
-Dokuza geliyor ..
+Sabah dokuz mu ?
-Hayır akşam ..
+Ne zamandır buradayım ?
-Yaklaşık 10 gündür

25 Mart 2014 Salı

7



Telefonun diğer ucunda yumuşak tiz bir ses "155 polis imdat ..!
Yükse sesle ve telaşla "Lütfen vereceğim adrese bir ekip yollayın,bir insanın hayatı söz konusu " karşıdan cevap beklemeden, Acıbadem caddesi karameşe sok ,manolya apt kat 3 daire 9 " diyerek devam ettim ,ambulans da yollayın kapıyı kırmanız icab edebilir doğal gazı açıp intihar etmek isteyen biri var ."
Karşıdaki tiz ses benim ahenkli ve hararetli telaşıma kapılmış olmalı ki sesinin tizliğine heyecan katıp "siz neyi ol " deyip cümlesi tamamlayamadan ,telefonumun zaten az olan şarjı bitip kapandı .Birde bu telefonlara akıllı diyorlar keşke aptal olsalar da şarjları daha uzun gitse diyerek sinirle mırıldandım ..Çaresizlikler üstüste geliyor zaman azalıyordu.
"Allah'tan torpidoda araç şarjım var" diye aklımda geçirdim.Torpidoya doğru eğildim kapağı açtım .Sol elim istem dışı direksiyonu sağ tarafa çevirmişti bir elim torpido kapağında başımı yola bakmak için hafifce kaldırdım.Tarifi imkansız bir gürültü yağmurun ve sileceklerin sesini tamamen kesti.Ne olduğunu anlayamadan iki hava yastığınin birden açılıp yüzümle birlikte gözlüğüme hızla çarptığını ,gözlüğümün burnuma acı bir his verdikten sonra bir kenara savrulduğunu farkettim.Emniyet kemeri takılıydı . Aracın içinde dönmeye başladım ,bir araca mı çarpmıştım , yoldan mı çıkmıştım cam kırıkları her yerde uçuşuyor ve hala kulaklarımı yırtan bir sesle birlikte biryerlere vura vura dönüyordum ..Sonra sessizlik..aracın içinde sağa sola sıçramış kanlarım gördüğüm son şeydi .Sonra bayılmışım...

23 Mart 2014 Pazar

6



Yağmur hızını kesmeyen bir kısrak gibi yağmaya devam ediyor ,silecekler neredeyse ön camı silmeye yetişemiyordu .Camlar buğu yapmaya yüz tutmuş önümü görmem iyice zorlaşmıştı .Yol açıktı ama yağmurla beraber arabamın süratide iyice hızlanmıştı .Birden telefon açmak ,en azından bu rüya gibi olayın gerçekliğini kavramak ve yapabilirsem ikna etmek zaman kazanmak istedim .Cevapsız çağrılardan numarayı bulup arama tuşuna bastım .
Çalıyor ...

Dört ya da beş kez çaldıktan sonra kısık ve uykulu bir bayan sesi " Geldin mi ? " dedi.. Şaşırmıştım neden aradım ki ,belkide uyuya kalmıştı ,Belkide ben oraya gidene kadar gazı açmayacaktı . Arayıp uyandırmamın pişmanlığı tüm bedenimi sardı .
Telaşla " Hayır ama 5 dakikaya kalmaz oradayım sakın düşündüğün şeyi yapma "demeye kalmadan ," Benimle ilk ve son randevuna geç kalıyorsun diyerek önce lafımı sonra kendi sesini tamamen kesti .Buz kesmiştim " Randevuya geç kalıyorsun ne demekti ? yoksa gazı söylediğinden erken mi açmıştı bu neden yapsın ki ,insan neden hem birinin hayatına öylece girip hem yalan söylesin.Sonra aklıma Askerden önce Karasuda oturan teyzeme tatile gittiğimde ,denizde boğulan iki kız kardeşi boğulmaktan kurtardığım an geldi .dalgaya kapılan ama sesi çıkmayan suya batıp batıp çıkan kızın yanına kadar gidip onu tutup kıyıya çıkarmaya çalışırken bu olayı gören ablasının panikle bize doğru geldiğini ve onunda dalgaya kapıldığını ,küçük olanı kıyıya bırakıp ablasını da kurtardığım sonra birbirlerine sarılarak teşekkür bile etmeden ağlaya ağlaya gitmişlerdi..Ama bu durum farklıydı yüzme bilmem yetmiyor zamanla yarışıyordum .Polisi arayıp işi hızlandırmak istedim gazı açmış olabilme ihtimalini yok sayamazdım ..En azından ben oraya gidene kadar polis ya da Ambulans varır diye düşündüm ...


20 Mart 2014 Perşembe

5



İkinci mesaj biraz olsun içimi rahatlatmıştı en azından istanbul'da oturuyordu ,üstelik evime tam olarak 13 km uzaktaydı . . Karameşe sokağını bilmiyordum ama Acıbadem caddesi iş yerime çok yakındı. Hem bu saatte trafikte olmazdı .En önemlisi kapıda arabam vardı .Diğer 3 mesaji yolda okurum diye alalacele üzerimi giyinip kapıdan çıktım .Merdivenleri üçer beşer atlayarak binanın dış kapısını açtım evimin altındaki bakkala ekmek bırakmaya gelen fırıncıyla gözgöze geldim. Benim apartmandan hızla ve telaş icinde çıktığımı görünce hırsız olduğumu düşünmüş olmalı. Çünkü beni tanımadığına eminim eve haftada 2 ya da 3 gece geliyor daha çok işime yakın olduğu için örnek mahallesinde oturan ablamda kalıyorum..neyseki adam korktuğundan mı yoksa başka bir nedenden mi bilmem hiç sesini çıkartmadı .Zaten bende ona bu durumu izah edecek durumda değildim . Arabanın kapısını açtım ve marşına basıp sokaktan hızla aşağı caddeye doğru sürdüm .Torpidodaki zaman saatine gözüm ilişti. saat 6 .20

Burdan oraya varmam 10 dakika kadar sürerdi sonuçta her gün gittiğim yol diyerek kendimi rahatlatmaya çalıştım. Tek korkum yolda herhangi bir sebepten dolayı kaza olmamasıydı..

19 Mart 2014 Çarşamba

4



Heyecandan mı , korkudan mı bilmiyorum ne yapacağımı şaşırmış, elim ayağıma dolaşmış bir halde ikinci mesajı açmaya çalışırken ,biri benimle dalga geçiyor olmalı diye düşündüm .saatin 6 olduğunu gördüğümde bu ihtimal bıçak gibi kesilip atıldı zihnimden. Kalbimin atışları bir anda değişti eğer doğruysa hayatımda hiç görmedigim bir insan, hiç tanımadıği bir insana ,yani bana büyük bir görev yüklemişti 45 dakika sonra yaşaması bana bağlı olan ,adını sanını bilmediğim bir insanın bir anda alın yazısı olmuştum .. Bu nasıl olabilirdi ? ya uzakta oturuyorsa ? Diye gecirdim içimden öyle ya ben İstanbul'da oturuyorum ya o İzmit ya da Kastamonu ya da Bitliste oturuyorsa ?.Bu olasılık bile nefesimi kesmeye yetti.Korkularım hız kazanmış soğuk terler dökmeye başlamıştım öyle ki kurulamadığım yüzümden akan su damlaları terle karışık telefonun ekranına düşüyordu elim ayağım dolaşmış tek bir şey düşünüyor ve Allah'a yalvarıyordum ne olur Allahım uzak bir yerde oturuyor olmasın "

Islanmış ekrandan mesajları zor açtım ikinci mesajda dediği gibi bir adres ve bir not yazıyordu ...

"Acıbadem caddesi karameşe sok .Manolya apartmanı kat 3 daire 9

Lütfen geç kalma..! "

3

Yüzümü yıkarken telefondaki mesajlar geldi aklıma. Havluyu bir elime alıp hızla yatak odasına gittim .İçimdeki merak birden bire korkuya dönüştü. "Birine bir şey mi oldu acaba , biri ölmüş olmalı "diye mırıldandım. Arayan numara rehbere kayıtlı değil, kim bu sabahın köründe 8 kere beni arar ki ? Hem biri ölse tanıdığım insanlar arardı .Sonra Mesajlara baktım aynı numaradan çekilmiş .ilk mesajı okumaya başladım .

" Sizi tanımıyorum ..En az şu an ölümüme sebep olacak insanı tanıyamadığım kadar .neden siz bilmiyorum telefonuma doğum tarihimi yazdım ve sizi aradım .8 kez aradım muhtemelen uyuyorsunuz ve muhtemelen uyandığınızda ben çağrınıza cevap veremeyeceğim .Umarım erken uyanırsınız çünkü sabah 6.45 te ocağın gazını açıp uykuya dalacağım .evimin adresi ikinci mesajda"

2


Hava aydınlandığına ve sokakta kimselerin olmadığına göre çok erken kalktığıma emindim .Lavobaya gitmeden önce yatak odasına girip yatağımla duvarın arasına bıraktığım telofunumu aldım saatin 5.45 olduğunu görünce, " hayret 3 te yatan ben ,nasıl oluyorda bu saate kalkıp kendimi tüm gün uyumuş kadar dinç hissediyorum "diye mırıldandım.. Telefonumu yatağın üzerine atacakken 8 cevapsız çağrı ve 5mesaj geldiğini farkettim .Bu kadar erken saatte beni kim aramış, kim mesaj çekmiş olabilir ? "Bu sabah birşeyler yolunda gitmiyor daha önce yaşamadığım tuhaf bir o kadar garip şeyler oluyor "diye kendi kendime söylendim .Kendi kendime konuşmaların ne zaman başladığını bilmiyorum . Uyumak için uzandığım vakitlerde bile sağ tarafıma ,yani yüzümün duvara bakan tarafa dönüp sesli bir şekilde Allah'a dua ederek uykuya daldığımı çok bilirim .Sanırım bu yalnızlığın bana kattığı rahatlık ya da insanın boş bir evde sese ihtiyaç duyması .çünkü evimde televizyon radyo yok. Daha doğrusu iki tane vardı izlemediğim için birini televizyonu bozulan ablama diğerini bir garibana vermiştim..sonra cağrılara bakmayı unutmuşum..Yatak odasında çıkıp lavaboya yöneldim..

1



Bu sabah ilk defa ,penceremin pervazında yağmurun ve rüzgarın birlikte söylediği şarkının daha önce hiç dikkat etmediğim notalarıyla uyandım .Her sabah telefonumun alarımını bile umursamadan yatmaya devam eden ben bay uykucu ,kendimi bile şaşırtacak bir hareketle yataktan kalktım..
Yüzümü yıkamadan uzun koridordan yürüyerek salonun penceresine yöneldim. Perdeyi aralayarak sokağın sessizligine isyan eden yağmura ,her vakit yemyeşil olan evimin en güzel ve en ibret verici manzarası olan mezarlığa boş boş dakikalarca baktım.. Perdeyi kapatıp elimi yüzümü yıkamak için banyoya doğru yürürken "saat kaç acaba ?" diye geçirdim içimden .

Belki devam eder 
Belki kim bilir roman yazarım ?

18 Mart 2014 Salı

Ortak Alan



Dört buçuk milyar yaşındaki dünyada biz seninle aynı tarih ve saatleri paylaşıyoruz. Ortalama insan ömrünün altmış yıl olduğunu düşünürsek, seninle aynı yüzyıl içinde ömürlerimizi tüketiyor uz. İçinde 193 ülke olan dünyada, 193’te bir olan ihtimal gerçekleşti ve aynı ülkede doğduk. İçinde 2.469.501 şehir varken, 2.469.501’te 1 ihtimal gerçekleşti ve aynı şehirde doğduk. Dünya tarihi boyunca yüz sekiz milyar insan yaşadı ve biz bu büyük rakam içinde aynı elli yıl içinde genciz. Şu an yaşamakta olan yedi buçuk milyar insan arasında seninle tanıştık. El ele tutuştuk, öpüştük. Bütün bunlara tesadüf deyip tesadüflerin ikimizin bir arada oluşunu emrettiği gerçeği ile hayatımızın geri kalanını birlikte geçirebiliriz. Bunun yanında dünya ve tarih bizim birbirimizle tanışmamız ve sevgili olmamız için müthiş çaba harcadı. Bunu görmezden gelmeyi aklından geçirme. Aşk senin ve benim birlikteliğimizin süsüdür, aile boyutundaki gerçekleri zaman içinde yaşayacak ve bizim için yaptıkları için tesadüflere teşekkür edeceğiz.

Şimdi lütfen eline bir harita ve tarih kitabı al, haritada hayatımızın geri kalanını geçireceğimiz yeri seç, ve tarihte de yazılacağımız sayfanın başlığını yaz.
Söylüyorum..;

“Seni seviyorum..”

Kabız

Öyle boktan bir herifsin ki
Sıçsam seni içimden söküp atarım.
Ama öyle bir yerdeyim ki
Ne tuvalet var, ne kuytu bir köşe

1 Şubat 2014 Cumartesi

OTOBÜSE SON KIZIN SAAT 22:00'DA BİNDİĞİNİ, ONDAN SONRA OTOBÜSTE KIZ KAVRAMININ ORTDAN KALKTIĞINI FARKETTİM


Evet gerçekten fark ettimde bazı muhitler de özellikle belli bi saatten sonra kız binmiyo otobüslere. Bunu aşmamız lazım. Ülke olarak ayıbımız bu. Oysa ki bi erkeği o otobüste ayakta tutan şey "otobüste kız var" düşüncesidir. O düşünceyle binmese otobüse yıkılır o adam. Gerçi biz hala saat 12:00'den sonra da otobüs olsun gibi tartışmaların içindeyiz. Halbuki asıl tartışmamız gereken şey "toplu taşımalar 24 saat olsun ve her zaman diliminde otobüste kız olsun" olmalı. Otobüste kız olması çok önemlidir. Toplumu, özellikle genç kuşağı moral olarak ayakta tutan en önemli unsurdur. O otobüste atılan kaçamak bakışlar bazı insanlar için sekse en çok yaklaşılan anlardır. Hele birde kız da seni kestiyse. Sanki o kızla sevişmiş gibi anlatırsın olayı eşe, dosta. Otobüste çok açık saçık giyinen kıza bakamama var bi de ki o çok acı. Dram o. Çenesiyle boynu arasını kapatan bir mini etekle binmiş olabilir bi kız otobüse. Tam da karşıya oturduysa hele. Bakamamak. Arada bi 1 salise bakıp hemen kafayı başka yöne çevirmek. Ama o 1 saliselik bakışın içindeki bakma ateşini söndürememesi ve tatminsizlik duygusu. İşte o tatminsizlik duygusu hayatının bütün evrelerinde artık peşinde olacaktır. Yaptığın hiçbir işte gerekli hazzı alamayacaksın. Adamın gözleri de açık gider böyle yaşayınca.

Aşk Kimde?


Bugün nedense aşka dair bişeyler karalamak istedim.AŞK!

Sabah uyandığında, sanki mutlu bir haber almışçasına neşeli olursun, tüm olumsuzluklara rağmen aşık olunca.Yüzünde anlamsız bir ifadeyle dolaşırsın.Ve bakarsın aynaya, sanki kendini ilk defa görmüşçesine ”EVET” dersin içinden ” bugün yine çok güzel görünüyorum”. Kendine de bir gülümseme atarsın ardından…

Ne giyersen giy, yakıştırmazsın kendine, daha iyi kıyafetler layıktır ya sana.Daha şık çıkmalısın ya onun karşısına…

Sokağa çıktığında sanki herkes sana bakıyordur. ” anladılar mı ne aşık olduğumu ” dersin. Aşık olduğun kişi aklına gelir yolda yürürken devleşirsin….

Veee büyük an, onu uzaktan görürsün, kalp atışların hızlanır. ”merhaba” demek için elini uzattığında ter içindedir, heyecandan. Çiçekler başka kokmaya, kuşlar serenat yapmaya başladı zannedersin. Oysa sadece aşktır, yaşadığının adı….

Ne kadar süreceği, ama birgün biteceği bilinen aşk! Kimine göre 3 ay, kimene göre 3 yıldır, ömür biçerler aşka. Belki birgün aşk terkeder seni, terkedebilir. Ama eğer doğru kişiyse aşık olduğun, yerini bambaşka hislere bırakır. Daha kuvvetli hislere…

Zaten aşkta gösterir kendini zaman zaman, başka kılığa bürünmüş olarak…

Bazen, bir çiçeğin kokusuna saklar kendini, hatırlarsın maziyi tam da o anı. Bazen de bir yağmur damlasına. Yağmur yağdığında nasıl sırılsıklam olduğunu hatırlarsın, onu beklerken.Aslında terketmez seni, ama yüreklendirmesi gerekiyordur bazı gönülleri, o yüzden görevini yapmaya gitmiştir AŞK!

Soruyorum aşk şimdi kimde ?

Bu da Şarkı